Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a ‘Akbelen’ yanıtı: İnsanda biraz ahlak, erdem olur
Akbelen Ormanı’nın, termik santralin kömür ihtiyacı için kesilmesini engellemek için başlayan direniş Türkiye’nin gündeminde. Milaslıların santrale karşı mücadelesi ise yeni değil. 40 yıl önce ’Meyvelerimiz kurur’ diyen köylü kızlarıyla başladı. O videodaki Hatice Çakır’a 10Haber ulaştı.
Yıl 1984.
Başbakan Turgut Özal, Türkiye’nin gündemine oturan Gökova Termik Santrali’nin yapılacağı bölgede…
50 kişilik gazeteci grubuyla gezen Özal’a, Muğlalı gençler, “Santal istemiyoruz” diye tepki gösterdi. Özal her zamanki tavrıyla köylüleri ‘ikna etmeye’ çalışırken köylüler ağız birliği ederek karşı olduklarını ısrarla tekrarladı. Fakat nafile; Gökova Termik Santrali, köylerine yapıldı…
O dönemki adıyla Gökova, bugünki adıyla Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali, iki farklı bloktan oluşuyor. İlk blok olan Yeniköy 1986, ikinci blok Kemerköy ise 1993’te faaliyete açılıyor. Santralin köylerine yapılmasını istemeyen köylülerin mücadelesi de Türkiye’nin ekoloji mücadelelerinin ilk örneklerinden.
Takvim yapraklarını, o güne sararak bir yolculuğa çıktığımızda 32. Gün arşivine ait pek çoğumuzun bildiği bir videoyla karşılaşıyoruz.
Videoda, üç köylü kız, santralin yapılacağı alanda incelemeler yapan dönemin başbakanı Turgut Özal’a “Santralin yapılmasını istemiyoruz. Meyvelerimiz çürür” diyerek tepki gösteriyor.
Özal, her zamanki samimiyetiyle kızlara “Santral gelirse burası güzel olur. Turist gelir” diyerek cevap veriyor. 32. Gün ekibinin 1992’de yaptığı dosyada, kesilen ağaç görüntülerinin aynısı, yine aynı termik santral için Akbelen Ormanı’nda görülüyor.
Bugün, o videonun çekildiği yerin 40 kilometre uzağındaki Akbelen Ormanı’ndan yola çıkıp, Kemerköy Santrali’nin bulunduğu Türkevleri’ne geldik.
2021’deki orman yangınlarından da tanıdığımız bu mahalle, deniz ve dağ arasında kalmış, tek katlı köy evlerinden oluşuyor.
39 yıl önce Özal’ın geldiği köy meydanı, hala eskisi gibi.
Köy kahvesinin hemen yanından, avlulu bir eve girip, Türkevleri sakinlerinden, 32. Gün arşivindeki o videoyu izletip, videodaki kişilere ulaşmak istediğimizi söylüyoruz. Avluda oturan üç Türkevleri sakini, Özal’ın geldiği günden kesitler hatırlarken gözlüklerini arıyor. Gözlükler takıldıktan sonra videoyu incelemeye başlıyorlar.
Üç kafadar, videoyu ayrıntılı şekilde birden fazla kez izliyor, isim hafızalarını zorluyor. Özal’ın geldiği gün yaşananlardan kesitler anlatıyorlar: Tuvalete girmişti, yuhalanmıştı, bizi dinlememişti…
Türkevleri Dedektifleri, tartışmalı geçen 10-15 dakikanın sonunda, videoda görünen üç kişinin de kimliğini tespit ediyor. Emine, Hatice ve Sultan.
Şu an köyde olan Hatice Abla’nın evini öğrenip yola koyuluyoruz. Vardığımızda, hayvanlarıyla ilgilendiği için işi olduğunu söylüyor önce. Videodan bahsedince gülümseyip, avluya buyur ediyor.
“Bizim bütün arazilerimiz gitti. Burası deniz kenarıydı, başka yere yapılmasını istedik” diye anlatmaya başlayan Hatice Abla, o videonun öncesinde yaşananlara dair “Özal gelecek denilince heyecanlandık. Hazırlık yaptık. Fakat bizi dinlemedi, ‘Bir avuç arıcıya mı boğduracağım kendimi’ dedi. Çok umutlanmıştık ama olmadı” diyor.
Videonun öncesinde, Özal’a çiçeği kendisinin verdiğini anlatan Hatice Abla, videoda “Meyvelerimiz kurur” cümlesinin, Türkevleri’nde gerçekleştiğini söylüyor.
Kendi dedesinin, 100 dönüm zeytinlik arazisinin santral nedeniyle yok edildiğini belirten Hatice Abla, kendi köylerinden 40 kilometre uzaktaki Akbelen Ormanı’ndaki direnişi de yakından takip ediyor.
“Onlar, şimdi bizim 40 yıl önce yaşadıklarımızı yaşıyor” diyen Hatice Abla, kendilerinin de köylerine santral kurulmaması için nöbet tuttuklarını belirtiyor.
Hatice Abla ve Türkevleri sakinlerinin 1983’te başlattıkları nöbet, Türkiye Elektrik Kurumu’nun kamulaştırılan alanda yapacağı incelemeye dairdi. Türkevleri’ne girmek için tek yol olan köprüyü kapatan köylülerin eylemi o kadar büyümüştü ki dönemin kaymakamı olay yerine gelmiş, köylüler, topraklarını koruduklarını söylemişti.
1980’lerde Türkevleri sakinleri olarak köyün girişindeki köprüde nöbet tuttuklarını hatırlatan Hatice Abla, kendilerinin de İkizköylüler gibi kandırıldığını vurgulayarak “Biz nöbet tutarken kesim ekipleri denizden gelmişti. Aynı Akbelen’de yaşanan gibi” diyor.
Köyleri için direndiklerinde 14 yaşında olan Hatice abla, videoyu iki gün önce Akbelen’de yaşananları görünce hatırladıktan sonra açıp izlediğini söylüyor. “Biz de aynıydık, bağırıyorduk, ‘Yapmayın’ diyorduk. Çok kötü bir şey. Asırlık ağaçlarımız vardı” diyen Hatice Abla, direnmelerine rağmen, taleplerinin karşılanmadığını belirtiyor.